"Ölüm
Ölüm geliyor aklıma birden ölüm
Bir ağacın gölgesine sarılıyorum."
işte o sessiz ağaçlar, hep almaz mı bizi iclerine? o koca gövdeliler başını yaslayacağın olmaz mı?
bir tane daha,bilindik
"Önceleyin
Önce bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda
Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar
Sonra yüzün, onun ardından gözlerin, dudakların
Sonra her şey çıkıp geldi
Bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde
Sen çıkardın utancını duvara astın
Ben masanın üstüne kodum kuralları
Her şey işte böyle oldu önce."
daha niceleri..ağzına, gönlüne saglık
23 Haziran 2014 Pazartesi
20 Haziran 2014 Cuma
güneş
sağ yanağınla sol omzuna yatarsın, huzurlanırsın. böyle güzel, sessiz, huzurlu anlar vardır insanın hayatında. kelimesiz. birbirine sığınmanın sesi yeter, diğerinin varlığı yeter, karanlık gökyüzünde güneşin olur. yeter o, güzeldir.
bölük pörçük
arada doğa hatırlatıyor istesen de kalamazsın diye...sarsılıyorsun oturduğun yerde, şekerlik kayıyor masanın üstünde, masa sana sığınak gözüküyor. kömür yanıyor, insan yanıyor yerin altında bir yerde. kapalı kutunun içine girmen, hatta belki girmeden yok olman an meselesi oluyor, kazılmayan bir mezarın içine giriyorsun.
oysa sen güneşli bir güne uyanmıştın, nereden çıktı bu kaygan ortam? herşey bu kadar basit arkadaş, sonun en iyisi bir kutu içinde olabilmen.
sarsıntı gidiyor, ölüm de gidiyor, insan gülmesine hüznüne devam ediyor... unutkan, ders almıyor. kafamızda tortular kalıyor, kayaya dönüşmemesini dilediğim.
öyle dol dol, kafana sokulan güya olması gerekenlerle dolu bir dünya ki...hala o kısmınu anlayamadım.
güç ve zafer peşinde koşuyor herkes... ona geçirerek, bunu kırarak, diğerinin ağzına mıçarak. bu yaptığını da güzel pazarlıyor bir de. alkış alıyor üstüne. normalleşiyor yine herşey.
güç/zafer insanın iyi olması, kanatmak yerine onarması, yaraya kabuk olması, ötekileştirmeden (çok severim bu kelimeyi, eylemini sevmem), öze bakarak olanı, olduğu gibi sevmesidir.
insan, herkesi kendi gibi saymadan yaşamalı, benzerleri ile gruplaşsa da diğer grupların olmaması gerektiğini düşünmemeli. hepimiz aynı renk olsaydık? her tarafta beyaz gül var olsa mesela, olacak iş mi?
zafer başkasına hükmedebilme gücü değildir, bu ya senin ya o başkalarının sanrısıdır. herşeyi yıkarak ve kırarak bir yerde olmanın getirdiği (varsayılan) güç de bu dünyanın sanrısıdır. mücadele edilir, edilmeli de. kavramlar karışmamalı sadece.
güç onca değişik rengin bir arada yaşamayı sevmesini sağlamaktır. mıhlama dediğin diyarbakır'da başka trabzon'da başkadır (mesela), güç çeşit çeşit mıhlamanın kaynaşarak yan yanalığıdır. varsa sihirli değneğin keskin kokulu sözlerin gibi, gaz çıkmasın, cenazeye gidenin cenaze namazı kılınmasın.
o çok sevdiğim sözü yine yazıyorum, "çıplak geliyor, çıplak gidiyor insan bu dünyada. zamanı gelince veriyorlar pasaportu eline!bundan kimse kurtulamıyor. bu dünyada iyi ulus, kötü ulus yok. iyi insan kötü insan var. (givan gasparyan)"
insan..işte. ölüyor...eninde sonunda hatırlamakta zorlandığı konuların başında bu geliyor.
8 Haziran 2014 Pazar
40-1=39
sene 1976, tam 1 yaşındayım,
bugün ise 40'a tam 1 yaşımdayım.
dilerim tüm çocuklar yılları yuvarlasın, analarının kuzusu kalsın, kalabilsin.
bugün ise 40'a tam 1 yaşımdayım.
dilerim tüm çocuklar yılları yuvarlasın, analarının kuzusu kalsın, kalabilsin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)