2 Ağustos 2014 Cumartesi

yunanya



bazıları bilir, babam 25-26 sene kadar önce atina’da çalıştı. yunanyalılar’la erken tanıştım bir şekil, kanım taa o zaman kaynadı onlara. annem çalıştığı için, türk dili ve edebiyatı öğretiyordu kendisi,  sadece yaz ve kış okul tatillerinde orada bulunabildik. kardeşim 6-7, ben ise ergenliğin başlarında. her ikimiz için de şuursuz zamanlar. o zamanki havaalanına yakın bir evde kalıyor babam, yokuş tepesinde, güzel, yeşillik bir mahallede.(fotodaki yaşadığımız apartman) yaz aylarında daha çok oradayız haliyle, denize gidiyoruz, yürüyerek gidebiliyoruz, tabii sıcak, gitmesi güzel gelmesi zor. bir başka dünya, anlamadığın harflerle dolu. frappe diye soğuk kahve içiyorlar, yoğurtları muhteşem. her yerde corcum maykılım var, anahtarlık var (bilmeyene not ben 20 anahtarlıkla gezerdim, çok sayıda var bende)
apartmanda üst komşumuz vardı, babamın gurbetteki can yoldaşları. andon, olimpya, andon’un annesi “mama”J (allah yerinde rahatlık versin,ismini hiç bilmedim) ve oğulları. hepsi türkçe konuşuyor ve istanbul dillerinden düşmüyor, adana’da yaşıyoruz o sıra, istanbul’u da bilmiyorum. anlamıyorum önce hasretlerini. hani istanbul’da olsam belki...rum var göç var, bir acı var insanların yüreğinde, hiiiç haberim yok, ergenim zaten dünya bana çok zor o ara. okuduğum kitaplarda denk düşmemiş, ders kitapları zaten yazmaz, ailem öyle şeyler anlatmaz. bildiğim bi mübadele var evet, öylesine okumuşum hiç düşünmemişim üstüne. denize dökmüşüz işte onu biliyorum. o yaşta o zamanda. 
orada, o insanların yüreğinden gözlerine yansıyan özlemi görünce öğrendim siz bir yer değiştirinin, mübadelenin yaptıklarını. mahallede:) pek çok türkçe bilen vardı, markete giderdim türkçe konuşurduk, düşman yunan’da bir takım dostça hareketler afedersiniz.:)
olimpya ve andon, konuştuğumuz niceleri gibi, bunlar derdi yunanlılara;) o kadar yunanlı değillerdi. o kadar değişik bir yorumdu ergen, salak saf dünyamda.  unutamadığım birkaç olay var, birini buyurayım, düğme almaya gittik, annem, ben o zamanki muhasebe müdürünün eşi, kendi aramızda konuşurken tezgahtaki amca dedi ki siz türk müsünüz? evet dedik. kırık bir aksanı var, ben dedi 40’lı bir şey (tam hatırlamıyorum) göçenlerdenim, orası burası, sıra geldi hesap ödemeye, bunlar benden dedi, para almadı. siz tahmin edin o kırık güzel aksanı. çok kırgındı, özlem doluydu, çok belliydi. gözlerim dolmuştu amcanın güzelliğine, insanının yüreği güzel olsun yeter. nicesine tanık olduk bu ve benzeri.
yaşım ve aklım biraz daha büyük olsaydı, o anlatılanların hepsini yazardım ve sonsuz soru sorardım. geçti, yapacak bir şey yok. sonra tesadüfen işte kardeşle yunanya’ya gittik. güzel bir düğün gördük ayrı hikaye. gittik bizim eski mahalleye, annem kavrulmuş lokum verdi andon’ları bulursak vermemiz için. yaşamış olduğumuz mahalle ve apartmanı bulduk. ozan yandaki kilisenin küçüklüğüne şaşırdı, ona çok büyük gelmiş o cücük haliyle. sonra geçtik zilin karşısına, bildiğimiz andon ve olimpya, soy isimlerini bile bilmiyoruz, biz bakarken, 2 kadın geldi, onlara sorduk, kadın dedi ki ben bilmiyorum, durun sorayım, bir zile bastı, bu herkesi bilir dedi, güldük. her şeyi bileceğini söylediği kişi yoktu, başka birine sordu, olimpya vefat etmiş (ne kadar ince ve güzel bir insandı) andon da tam karşıdaki apartmana taşınmış. soyadını öğrenip gittik, zili çaldık, ozan tane tane açıkladı kim olduğumuzu tabii türkçe, bir süre sessizlik oldu, kapı açıldı çıktık yukarı, andon’u gördük onca sene sonra, bizi çok hatırlamadı, bir babam net kalmış onda, annemi de şöyle böyle hatırlıyor, biz yokuz:)köpeği vardı yine, yemek pişiriyordu, olimpya'nın fotosu duvarda.... tek kaldım dedi, oğlan ingiltere’de, olimpya öldü. ayaktayız, çok tutmak da istemiyoruz, dişlerim çok kötü iyi konuşamıyorum kusura bakmayın dedi, yok dedik ne demek. türkçe’yi de unutuyormuş (bizim gibi), 82 yaşında, dizileri izliyormuş türkçe'yi unutmamak için, konuşacak kimse yok ki dedi sitemkar.(yunanya'da türk dizileri yürümüş gitmiş herkes onlardan bahsediyor, muhteşem süleyman özellikle) 
çok kalmadık ayrıldık, yoldan inerken fark ettim ki o bana çok dik gelen yokuş o kadar da dik değilmiş, eczane ve fırın (kılık ve isim değiştirmiş olsa da) yerinde duruyor, o türkçe alışveriş yaptığım market gibi.26 sene sonra tanıdık hala bir takım şeyler. 
aklımda olimpya ve andon ile döndüm (ve diğerleri)…bana ne güzel şeyler öğrettiklerini fark ettim, dua ettim yaşayana da göçüp gitmiş olana da. iyi ki ve belki o yaşta oradaymışım.