24 Şubat 2014 Pazartesi

i never thought we'd meet

dinlenesi...


O Crown of Light, O Darkened One
I never thought we'd meet
You kiss my lips and then its done
I'm back on Boogie Street
A sip of wine, a cigarette and then its time to go
....
I'm what I am, and what I am is back on Boogie Street
And O my love, I still recall the pleasures that we knew


22 Şubat 2014 Cumartesi

hayal mi? gani gani



2010'da bir pazar günü arkadaşımın teknesi ile marmara sularında yapılan günlük yolculuktan bir kare. deniz ve adalar... dahası yok, bana yok:) aklımdan geçene yakışır dedim paylaştım. aklımdan geçen ise:
hayal mi? gani gani...
hadi gidelim eşi dostu toplayıp şu olmasını istediğimiz ama neresi olduğunu bilmediğimiz yere.özgür bi nefes alalım ve öyle kalalım. adalara uğrayıp serin sularda kulaç atıp dost teknesinde dostça kalalım. 
tuzlu kalmak tek derdimiz olsun. 
sessizce ve hep beraber ve özgür. çok dokunmadan...çok yargılamadan. çerçevesiz, sınırsız ve doğal. sen nerelisin olmasın, o neresiyse onun bir önemi olmasın. hepimiz "oralı" olalım çok gerekiyorsa. dinsiz, ırksız, yargısız yaşayalım ve kalalım. nefes almaktır yaşamak, özgür olmaktır, yalansız, haramsız olmaktır unutmayalım. güneş her gün doğar ancak gerçektir ki her gün farklı doğar, bunu bilerek her gün doğuşunu ve batışını izleyelim, şükredelim anı yaşamanın keyfine. şükretmeyi bilelim. 
işte.. o istediğimiz yeri bulalım ve gidelim. orada kalalım, o diğerleri kendi bildiğince yaşasın, biz kendi tarlamızda kendi ekinimizle yaşayalım. 
hayal mi? gani gani...
her geçen gün çok daha fazla sıkılıyorum bu fani dünya saçmalıklarına. vakti çok sayıyor ya da hep yaşayacağız sanıyor bazıları sanırım. geldik gidiyoruz, kafanı kaldır da ağaçlara bak, denize, gökyüzüne, bulutlara, doğa ne güzel...bir bak. güç sandığı ve uğruna yaptıkları ne acıklı insanların...sistemde bir gerizekalı gibi görünsem, yüreğimin inandığı hiç gerçekleşmeyecekse de, olsun.ütopyalar güzeldir:)
hayal mi? gani gani...
hadi gidelim....

ne güzeldir yollarda olmak şimdi

2007 yeni zelanda'da yollarda iken

en ilk gençliğimden, yani ergenliğimden:) yeni türkü yorumuyla bildiğim mamak türküsü..(o zamandan beri ne çok severim)  dizelerinin kime ait olduğunu yıllar sonra öğrendiğim kemal burkay şiiri...müzik kutsal çok anlamda,dizelerin kime ait olduğunu bilmesen de içine alıyorsun, gönlüne hitap edince sormuyorsun başka birşey,müzik benimsetiyor. kemal burkay'ı bilmeden dizelerinde kaybolabilmişim o kadar genç halimle,kaybolabilmişiz ya da (öyle bir grup gençtik)...40'a az kala yaşımda da hissimde değişiklik yok, dinlediğimde kayboluyorum. ya büyümedim ya şarkılar eskimiyor. ya da yollarda olmayı sevdim hep, gitmeyi... ne güzeldir yollarda olmak şimdi...mamak ve gerçekleri ise..

Mamak Türküsü

Geldiğimizde otlar yemyeşildi
Ve kuzeydeydi güneş
Kömür deposu boşaldı işte
Mamak’a sonboahar geldi
Güneş altında tutsaklar
Geçen sonbahara bakıyorlar
Şirin mi şirin gecekondu evleri
Samsun asfaltında otomobiller
Ne güzeldir yollarda olmak şimdi

19 Şubat 2014 Çarşamba

an

bu gördüğünüz anı ve şu an burada yer almayan diğerlerini yakalamak için çok bekledim.beklemeyi ve güzelliklerini de zaman ve akıp giden yaşlarım boyunca öğrendim (sabırsız bilinirdim). doğa gibi nerede ne yapacağı beli olmayan hayat öğretti beklemeyi..iyi etti.
doğanın hırçın halini sabırla izledim, ona hak verdim her patlamasında, içim gibi geldi memleket hallerini düşündükçe, patlamak gerekli. içine attıkça daha da büyüyor kusma isteğin, en azından doğa patlamayı biliyor. aynı zamanda, romanlarda okuduğum, filmlerde izlediğim balığa çıkmış adamları, onları bekleyen, en başında kadınları düşündüm çekmek istediğim anı yakalamayı beklerken.. insanlar neler yaşıyor? ben neler yaşıyorum? şimdi sen denize açılıp ekmek parası kazanmaya çalışan o deli gönüllü insana hayatındaki hangi olmazdan bahsedebilirsin dedim...diyemezsin.. kedi kıçını görünce yara sanarmış olur. bilinmeze karşı giden cesurdur. ne denizin ne rüzgarın yapacağı belli olur. bütün buna rağmen onlara karşı gidenler ise...keşke daha çok olsa der ve pek sevdiğim adamlardan özdemir asaf ile son derim.
"deniz dalgalı...durulmasını bekleyorlar. açılmak için..bunlar akllı kişiler.
deniz dupdurgun iken açılmışlar. dalgalar çıkmış ..boğuşmuş, bitkin dönüyorlar...değerli kişiler." özdemir asaf

17 Şubat 2014 Pazartesi

dans

ağaçlar çıplakken daha güzeldir. danslarını görür, fısıltılarını işitir, hikayelerini dinleriz. 

11 Şubat 2014 Salı

ayna ayna...

şehrin çirkinliğine güzellik katan gök-ümraniye

talking clouds-muhabbet bulutları

gidebilirim.
gidebilirsin.
birbirimizden gidebiliriz,
ayrı yönlere dağılıp, dönüp, çemberin aynı noktasında durup, beraber devam edebiliriz.
aynı yöne gidip, birbirimize uzaklaşıp, teğet hayatlar yaşayabiliriz.
ya da an'da böyle kalabiliriz. 

10 Şubat 2014 Pazartesi

geçen sene (2013) ocak ayı..ne işim var idiyse, beşiktaş'tan taksim'e gideceğim. hava soğuk, kar var,yürüyorum, dolmuşa bineceğim.yürürken arada parkımsı birşey... orada gördüm bu kadın ağacı. pek de sevdim, ağaçlara aşığım, isimlerini cisimlerini bilmem, duruşlarının hastasıyım. hayat gibiler. bu kadın ağaç da hayatın izi işte...bedeni zarif, teslimli, kolları güçlü bilinçli, yüzü dönük kim bilir neye karşı...yaşam dolu, kadın canlı canlı yaşar hayatı.. kadın yüreği köklüdür. en az bu ağaç kadar güzeldir. 

9 Şubat 2014 Pazar

uzun uzun dünümü anlatayım..
taksim’de işim vardı, çıktım durağa gittim, toplu taşımacıyım ben, güneşli güzel bir gün, arabalar karmaşa içinde sağa sola gitmeye çalışıp pek gidemiyorlar, çirkin çirkin sesler çıkarıp günü bölüyorlar. durağımızın kedisi de bankta uyukluyor, güneşten nimetleniyor, bizim durağın hep bir kedisi olur, bu tüyleri yüzünden şişko görünen gri bir tekir, daha önceki siyah beyazdı. bir baba oğul geldi, çocuk kediyi sevmeye başladı, o sırada yaşlı bir amca geldi oturdu. 




çocuk kediyi severken çok heyecanlıydı, babası bir şey demedi, sevindim, aman kedi var, tehlikeli, yanaşma hallerinden hazzetmiyorum. annesi olsa belki izin vermezdi diye düşünmeden edemedim, babalar cinsiyetleri gereği daha sakin bu tip konularda, kadın kadar kurmuyorlar, allah'tan ve iyi ki. başka bir yaşlı amca geldi hem çocuğu hem kediyi sevdi, durak kendi içinde ilişkiler üretmeye başladı. o sıra geldi benim otobüs, bindim yerleştim, bir teyze gerginlik yarattı, yanında oturan kadına ama siz sonradan geldiniz dediğini duydum, kızcagiz onun yanındaki boş yere oturmak istemişti, sorun da bu.aman be insanlar dedim, gereksiz haller peşindeyiz. kitabımı okudum, sonra şişli civarı attım kendimi otobüsten, aklımda kalan yeşil yarım botu bulma umuduyla, bulamadım. böyle zamanlarda, yani hafta sonunda yeme düzenimin kalmadığı, bu yüzden kan şekerimin yere düştüğü zamanlarda pis şeyler yemeyi severim, hak görürüm. çok uzun zaman sonra burger king’e girdim. insan kendini burger king’de yabancı hisseder mi? hissettim. Bilmediğim dilde konuşuyorlardı  sanki, kids menünün şu kampanyası var ya, onu istiyorum, yanına da bir tane hamburger, o zaman ne kadar oluyor? bununla alınca şu da ekleniyor mu? o zaman ne kadar oluyor? o kampanya bu kids menüsü…o kadar uzak bir dünya ki burger king menülerine dair bu kadar çok seçenek olması?? ilginç, hiçbir fikrim yok. herhal ondan yabancı hissettim, orada da karmaşık konular varmış. öğrendim, seneye başka bir şubede pis yemek yeme hakkımı kullanmak üzere yedim ve ayrıldım, ya da kaçtım. insan çokluğu fenalığı yaşadım. yollar kalabalık ve kalabalık, düz yürümek mümkün değil, o mağaza senin bu mağaza benim diyerek gezi parkı’na geldim, ey yüce park dedim hep dediğim gibi, her tür ruhunu içime çektim, sevdim yine onu ve yaşattıklarını. ağaçların fotosunu çektim. aşağıda görüleceği üzere, kendi gibi olanı, oynanmışı..işte ağaçlar,güzeller







insanları inceledim. t.ma ve p.lis gözüme çarptı, artık meydanda oluyorlar evet..fakat fazla geldiler. sonra aklıma geldi akşam internetime dokunma için toplanılacaktı….meydana uzaktan baktım, insan seli vardı. işimi hallettikten sonra yürümeye başladım,  amaç indirim zamanı olduğu için mağazalara bakarak karaköy’e gitmek ve sonra vapura atlamak. p.lis sayısının arttığını gördüm, sağa sola dağılıyorlardı, fransız kültürün yanındaki sokak kendileriyle doluydu, akşam eğlenceli olacaktı yine çok belliydi, ilerleyince bir sonraki sokağın da dolu olduğunu gördüm. bu esnada bir kez daha karar verdim ki istiklal’de ayık kafa ile yürümek oldukça güç, daha ne kadar insan olabilir? ve her milletten... arapça mı konuşuyorlar farsça mı hallerine de girdim. meydan tarafından yürüyüşün başladığını gördüm, eğlenceye dahil olacak mıydım acaba? alışveriş merkezinin oraya geldiğimde karaköy tarafından gelen grupla karşılaştım, ben de bağırdım arada dayanamadım. odakule civarında mağazadan çıktığımda ambulans sesi duydum, içim fena oldu, polislerin de oraya doğru toplandığını gördüm, bir kısım olanları izliyor, ne yapacağını bilemeden duruyor, bazıları hızlı hızlı yürüyordu, bazı mağazalar kepenk indiriyordu, karmaşa...tivitir vs ye de bakmadığım için ne olduğunu bilmiyordum, bu manzara anlamama yetti, yanımda atkı yok dedim, atsalar biberi  bere ile kapatırım artık ağzımı yüzümü değip karaköy’e doğru ilerlemeye devam ettim. sonradan okuduklarımdan anladım ki, hep bir adım peşimden gelmiş olaylar. arkadaşlara bol şans dileyip vapura bindim, kalsa mıydım demedim değil..dışarıda oturdum, kız kulesi ile köprü yine muhteşem gözüküyordu, istanbul böyle hem güzelliğiyle hem çirkinliğiyle öldürür. güzeldi kız kulesi ve köprü... vapurun dışarısı da içerisi de kalabalıktı. insanlar arasında yürümeye çalışmaktan yorulduğumu fark ettim. Sık sık tekrarlayabileceğim durum da değil, arada olabilir, her hafta o kadar insanın arasına karışamam. Yaşlandım herhal, ya da dediğim gibi ayık çekilmiyor istiklal:) ucuz bira peşinden ne pis yerlere giderdik hem de her hafta sonu diye düşündüm oralarda yürürken, (iyi ki gitmişiz hiçbir şeyde aklım kalmadı gerçekten) o ortamlardan hastalanmadan çıktıysak güçlendik kesinlikle,her şeyi yaşında yapmanın faydası belki de. mekanda yürürken anı gözlerken, hatıralar da canlanıyor ister istemez. sırf gittiğin pis barlar gelmiyor ki aklına, gerisi berisi var, yaşadığın hikayeleri hatırlıyorsun işte, mekan geçiyor, o anılar da bitiyor. o güzel. 
vapurdan indim evime gittim. en sevdiğim yere. evime girdiğimde hep şükrederim. yine ettim ve yerleştim köşeme. tabii ki küfür ettim bir sürü şeye, internetime dokunanlara mesela. 


"i don't know what is real.
something in my heart makes me miss u more..."
pazarınız güzel olsun..röyksopp serim devam edecek.

5 Şubat 2014 Çarşamba

gün bitimine selam

aralık sonunda bahar gibi bir günde sakıp sabanı müzesi bahçesinde gördüm selamı veren ağaçları. kimsenin bilmediği özel bir tören için toplanmış ellerini,kollarını,dallarını,eteklerini,saçaklarını özgürce gökyüzüne ve güneşe uzatmış göründüler. kendi başlarına, kendi hallerinde... yalın ve/ama görkemli. 

2 Şubat 2014 Pazar

wish u were here,bliss.en güzel wish u were here şarkılarından.yeşim'cim sağ olsun.

yarın,olursa,yine iş başı,bütün pazar evde,kabuğumda yaşadım.güzel şarkılar dinledim,bir sürü düşündüm.düşündükçe aslında daha iyi olmadım.ancak henüz düşünmeden yaşamanın yolunu da bulamadım.hem düşünüp hem uyumanın yolunu bulursam yeter.
ne çok hayat geçmiş,ne çok yaşanmıştır ben kabuğumda bükülürken...hayatın anları durmamış devam etmiştir.işte bu dalga gibi çoşup yükselmiş,sonra inmiştir herşey. bir mavide beyaz olmuştur.hayat bizi beklemiyor ki yaşamak için, biz onun içinde var olmaya çalışıyoruz.

"42.
bil ki, ateşin yandığı sürece,
rahat yüzü göremezsin-
hep onunla uğraşmak zorundasın....

ancak bütün odunların kül olup;
sen de, ocağın baca bağlantısını
kapatabileceğin duruma gelince,
rahata erersin-
ateşi sönmeye bıraktığında...

ateşin sönmeden rahat edemezsin:
ettiğin - edebileceğin- zaman da,
ateşin,işte,sönmüştür,artık..."
oruç aruoba
the cure,bugüne yakışır,lullaby
uyumak ne kadar gerekli bir eylem?
rahat ve güzel uyuduğum saatler o kadar sayılı ki..derdi olunca derin uykularda yaşayanlardan olmadım hiç,kıskandım hep onları.dertli dertsiz uykusuzum,o ayrı.yaşımdan kelli artık yoruluyorum çok uykusuz kalınca..derdim bu,yoksa hala uyumak istemiyorum.ama istiyorum bu arada, köşedeki gibi uçsam..göğe ve güneşe karşı...

1 Şubat 2014 Cumartesi

fındıklı,kabataş,büyük yolcu gemileri yanaşır,yolcular iner,bir nefes istanbul alır geri döner.