11 Mart 2014 Salı

berkin...ekmeğin kıymetlisi

sabah nispeten geç saatte haberini okuduğumda dünyanın tüm sevimsizliği üzerime çöküverdi. 16 kilograma düşmüş bir bedenin çekip gitmesi daha gerçek ve olası gelmiş olsa da, uzun süreden sonra ilk defa yalana kanmak istemiştim. bu çocuk sanki onca gidenin, onca olanın ardından hepimizin umut ağacı olmuştu.
o uyanınca, dünyanın güzelliklere uyanacağını, sihirli değnek dokunmuşçasına insanların yüreklerinin iyilikle dolacağını, insanların birbirini daha iyi anlayacağını mı sandık?
o uyanınca, o ya da bu yüzden canından edilen, tarihimizde yer alan, okuduğumuz, tanık olduğumuz nicelerinin devamı gelmeyecek, bitecek mi sandık?
berkin uyanırsa tarih tekerrür etmeyecek mi sandık?
o uyurken hiçbir şeyden habersiz, çok mu varsaydık? çok mu yüklendik?
hepimizin kalbinden ve aklından geçti bolca, hatta kaldı çoğumuzda, kaşlarının örttüğü yüzü aydınlansın, açılsın istedik. daha çok ekmek alsın, büyüsün, gitmişlerin yerine de yaşasın istedik…bari biri…
ayağa kalksaydı da unutsaydık onu. yıllar sonra bir yerde çıksaydı “ aaa evet bu çocuk hastanede 268 gün komada kalmıştı” deseydik.

bir çocuk ekmek almaya giderken canından edildi, yine bir genç bir hiç uğruna gitmiş oldu, unutamayacaklarımız listesine eklendi, yüreğimizi burktu.
hayat devam edecek biliyorum, daha neler var onu da biliyorum.
bilmek yetmiyor, zaten açıklamıyor da.
olan “ölüm allah’ın emri” hali değil, ölüme karşı en çok sığındığımız, koynuna yattığımız, doğal saydığımız söylem hali değil… olan bilmediğimiz allah’tan değil, emrin de kötülüklerin de bildiğimizi zannettiğimiz insandan gelmiş olması.
olan bir çocuğun hayatına perde çekilirken, perde arkasında kalması ve saklanması gerekenlerin pişkin hallerde ortada dolaşması.
bilmenin yetmediği yer tam da burası.
hem içimiz, hem umudumuz kanıyor çocuk. 

çizim derya sayın. tivitirdan alıntı.kendisinden izin almadan kullandım, kusura bakmaz dilerim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder